LÄ°NYÄ°T
Linyit sahalarının büyük kısmı TKİ Kurumuna ait olup yeraltı ve açık ocak madencilik metodlarıyla üretim yapılmaktadır. Üretilen linyitin yaklaşık % 80 inin termik santrallarda tüketildiği, ülkemiz enerji üretiminin % 35-40 nın termik santrallardan karşılandığı gözönüne alındığında, linyit madenciliğinin elektrik enerjisi sektöründeki payı ve vazgeçilmezliği görülmektedir. Kömür madenciliğinde önemli yatırımlar ve büyük ölçekli işletmeler linyit ve taşkömürü işletmeciliğinde yoğunlaşmıştır. Taş kömürü rezervi ülkemizde yalnızca belirli bir bölgede yer almaktadır. Linyit rezervleri ise geniş yayılım göstermesine karşın rezerv miktarı, işletilebilir kalınlık, yataklanma tipi, kalite, üretim ve yatırım boyutları itibariyle işletmecilik yapılabilecek havza sayısı düşüktür. Bilinen rezervlerin büyük bir kısmının düşük kalorili olması tüketim ve üretim miktarlarını sınırlamaktadır.
Linyite dayalı termik santrallarımızın yıllık toplam tüketim kapasiteleri 51,7 milyon ton olmasına karşın üretimleri 1990 yılında 28,7 milyon ton, 1991 yılında 30,3 milyon ton, 1992 yılında ise 33,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu değerler Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında belirtilen tüketim tahminleriyle karşılaştırıldığında 1990 yılında %40,8, 1991 yılında % 41,4, 1992 yılında ise % 40,7 yanılma olduğu görülmektedir. Linyit rezervlerimizin değerlendirilerek ekonomiye kazandırılması mevcut termik santralların tam kapasite çalışmaları, yeni termik santralların kurulması, endüstride ve ısınmada kullanım olanaklarının arttırılmasıyla, tüketim yerleri ve miktarlarının yaygınlaştırılmasına yönelik politika ve hedeflerin geliştirilmesiyle olasıdır.
Termik santrallarla entegre olarak çalışan TKİ sahalarında toplam 2,75 milyar ton rezerv mevcut olup bu rezervin yaklaşık 1,6 milyar tonu halen işletmede olan termik santrallarda tüketilecektir.
Asfaltit dahil TKİ ruhsatlarındaki toplam rezerv yaklaşık 6,0 milyar tondur. Bu rezervin 3,32 milyar tonluk kısmında işletme faaliyeti sürdürülmektedir. TKİ Kurumu, Müesseseler itibarıyla mücavir durumdaki sahaları tek bir ruhsat kapsamına almıştır. Linyit olarak 27 adet işletmede, 20 adet rodövanslı ve 41 adet işletilmeyen olmak üzere toplam 88 adet saha mevcuttur. Asfaltit olarak ise 2 adet işletme, 4 adet rodövans ve 200 adet de işletilmeyen olmak üzere toplam 206 adet saha bulunmakta olup linyit ve asfaltit toplamı olarak 294 adet ruhsatlı saha bulunmaktadır.
İşletilmeyen sahaların toplam rezervinin 2,6 milyar tonu Elbistan sahalarındadır. Bunun tamamı termik santralda tüketilecek nitelikte kömürlerdir.
Linyit madenciliğimizde bugün için en önemli sorun, Soma ve Tunçbilek santralları hariç Kapasite Kullanım Oranlarının çok düşük olmasıdır. Ayrıca, 1986-1989 yıllarında TKİ sahalarından santrala verilen kömürün kalitesi(AID=Kcal/Kg) çok değişken olup, bu değişkenlik kömürün kül içeriğini ve kül bileşenlerini de (CaO,silis vb gibi) değiştirdiğinden termik santrallarda kül atım problemini (curuflaşma) ortaya çıkartmakta ve sonuç olarak santralin verimliliğini ve kapasite kullanım oranını etkilemektedir.Protokolde bağlanan kriteler itibariyle homojen bir kömür verebilme yönünde çalışmalar bu güne kadar yapılmamış olup kömürün santrale verilmesi ile ilgili kuruluşların sorumlulukları da her santrala göre farklılık göstermektedir. Şüphesiz KKO ve verimdeki sadece kömür kalitesi ile ilgili olmayıp santral kazan teknolojisi ve santraldeki diğer makina - ekipmanlarla da doğrudan ilişkilidir.
Santralları besleyen TKİ sahalarında yapılan üretim ve satışlar irdelendiğinde genelde kapasite kullamım oranı % 61, santralda ise %63tür. Dolayısı ile kömürün nihai kullanımındaki sorunlar kömür üretim ve satışını da etkilemekte, kapasite kullanım oranını düşürmektedir. Sonuçta ortaya çıkan atıl kapasiteden dolayı hiç bir yatırım kaynak yaratamaz duruma gelmekte ve maliyetler aşırı derecede artmakta, yapılan yatırımın geri dönüş süresi uzamaktadır.
Termik santral ile kömür işletmeciliği tamamen farklı organizasyon yapısına, farklı işletme teçhizatına ve farklı işletme sistemlerine göre yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak bazı ortak yatırımlar ( nakliyat, kömür hazırlama gibi ) hariç, yapılan tüm idari, sosyal, sınai ve makina- ekipman yatırımları her kuruluş için ayrı olarak ele alınmakta ve yapılmaktadır. Dolayısıyla, ortak olarak gerçekleştirilebilecek bazı yatırımlar ayrı ayrı yapıldığından ( sosyal tesisler, sınai tesisler gibi ) gerek kömür gerekse elektirik üretim girdilerinde ( başta istihdam olmak üzere ) ve maliyetlerde artışlar olmaktadır. Ayrıca, kuruluşların birindeki üretim, kömür temin ve kalitesindeki bir aksaklık her iki işletmeyi de olumsuz yönde etkilemektedir.
Verimlilikte artışlar olmasına karşın bu artışların gelişmiş ülkeler düzeyinde olmadığı bilinmektedir. TKİ de 1980 yılında 550 ton / kişi olan üretim, 1991 yılında 1250 ton /kişi seviyesine çıkmıştır. Kişi başına üretimdeki bu artışın temel nedeni, 1980lerde termik santralların arka arkaya devreye girmiş olması, santral talebini karşılamak için yüksek kapasiteli iş makinalarının kullanılmasıdır. Nitekim, 1983 yılından itibaren aralıklarla devreye giren 10-15-17-20-25yd3lük ekskavatörler, 30-40-65 yd3lük draglinelar 1981 den itibaren aralıklarla devreye giren 3000m3/h kapasiteli döner kepçeli ekskavatörlerin yanısıra, yeraltı üretim sistemlerinde de tam mekanazisyona geçilmiş, 1300 mm ve 36 dev./ dakikalık çift tamburlu kazıcı-yükleyiciler devreye sokulmuştur. Toprak ve kömür naklinde de, üretim teknolojisine paralel olarak, gelişmeler olmuş, 85-120-150 short tonluk kamyonlar, yüksek hızlı ve kapasiteli bant konveyörler, zincirli konveyörler kullanılmaya başlanmıştır.
Görüldüğü gibi, yüksek kapasiteli iş makinaları vasıtasıyla sağlanan kişi başına üretim artışı söz konusudur. Bu artışın, büyük oranda verimlilikten kaynaklandığını söylemek mümkün değildir. Çünkü, organizasyon yapısı özellikle son yıllarda belki de olumsuz yönde değişmiş, elemanların moral değerleri olumsuzlaşmış, nitelikli eleman alımına gidilememiş, makinaların amortisman süreleri dolmuş, idame ve/ veya yenileme yatırımları yeterince yapılamamış, ocaklarda uzaktan kontrolü bilgisayar iletişim hatları kurulamamış, mevcut elemanların meslek içi eğitimleri istenen seviyede gerçekleşememiş, malzeme alım prosedürlerinde ve mevzuatlarda karar mekanizmalarında etkinlik sağlayacı değişikliklere gidilememiştir.
Türkiyenin giderek artan enerji talebi özellikle elektirik enerjisi talebi dikkate alındığında enerji kaynaklarının makro ekonomik seviyede optimum şekilde kullanılması gerektiği açıktır. Ayrıca birincil enerji kaynaklarının ( kömür, doğalgaz, petrol vb.) yerli veya ithal kaynaklar olması ekonomik dengeleri değiştirecek niteliktedir. Enerjinin ekonomik açıdan stratejik öneme sahip olması nedeniyle, mümkün olduğu ölçüde, yerli kaynaklara yönelmek zorunluluğu vardır.
1 000 - 1 500 KCal/kg kalorifik değerdeki kömür rezervleri toplam rezervin %58ini, 3000 KCal/kg değeri altındaki rezervler ise toplam rezervin % 87sini oluşturmaktadır. Önemli bir miktar tutan düşük kalorili bu rezervin etkin kulanımının sağlanabilmesi başarılmalıdır. Bilindiği üzere düşük kalorili linyitlerin değerlendirilmesinde termik santraller ve akışkan yatak teknolojili sanayi tesisleri önemli bir yere sahiptir. Bu kapsamda dünyada akışkan yatak teknolojili termik santraller ve endüstriyel tesislerin mevcut durumu, uygulama verimliliği ve ekonomisi, teknolojisi ve uygulama sorunları yakından takip edilip ülkemizde uygulanabilirlik çalışmalarına hızla başlanmalıdır. İlgili bakanlık ve kuruluşlarca akışkan yatak teknolojili kazanların merkezi ısıtma tesisleri, endüstriyel tesisler ve termik santrallerde uygulanabilirliği çalışmaları teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Bu teknolojinin kullanılması ile düşük kalorili linyitler ve toz kömürler değerlendirilecek ve çevre kirliliği etkisi de önemli miktarda düşürülecektir.
Isınmada ve endüstriyel tesislerde linyit kullanımının artırılması için, mevcut linyitlerin kalitesinin gelişmiş kömür hazırlama ve zenginleştirme teknolojileri kullanılarak yükseltilmeli ve talep artışları sağlanmalıdır. Linyit üretimlerinin %90ı açık işletme %10u ise yeraltı işletmelerinden sağlanmaktadır. Üretim artışlarında rezervlerin dengeli kullanımında yeraltı üretiminin artırılmasında büyük ölçüde mekanizasyona ve modernizasyona gerek duyulmaktadır. Rekabet, serbest piyasa ekonomisi ve işletme karlılığı koşullarında gerek açık işletme gerekse yeraltı işletmelerinde; kurulu kapasite kullanım oranı, işgücü verimliliği, iş organizasyonu ve nitelikli personel istihdamı dünya standartlarına çıkarılmalıdır.
Linyit üretimimizin 1980de 13,6 milyon ton, 1985de 31 milyon ton, 1989da 43 milyon ton olarak gerçekleşmesi, 1980li yıllarda termik santrallerin kurularak peşpeşe devreye girmesi ile artan kömür talebini karşılamak için büyük ölçekli modern açık işletme ve mekanize yeraltı işletmeleri yatırımların gerçekleştirilmesi ile sağlanmıştır. 10 yıldır faaliyette bulununan maden makina ve ekipmanlarının etkin kullanımları ve faydalı ömürleri kademeli olarak tükenmektedir. Çok yakın gelecekte bu işletmelerde yenileme yatırımları ve ilave kapasite arttırma yatırımları gerçekleştirilemezse büyük üretim düşüşleri kaçınılmazdır. 1993-2000 ve 2000-2010 yılları üretim hedeflerine ulaşmak bir yana bugünkü yıllık üretim programına ulaşmak güçleşecektir. TKİ Kurumunun ve özel sektörün önümüzdeki yıllardaki üretim hedeflerini gerçekleştirmesi, yatırım yapabilmesine ve kaynak yaratmasına bağlıdır.
Yeterli gelmediyse , Sizin için araştıralım bilim@marbleport.com